Evrim Deniz
DİYARBAKIR – “Morî”, babasını öldürdüğü için cezaevinde olan Morî isimli bir bayanın trajikomik hayat öyküsünü anlatıyor. Morî isimli karakter, seyirci ile oyunun başından sonuna kadar anlatıcı-karakter ekseninde irtibat kuruyor. Morî, sıradan olduğu argüman edilen kıssasını, “Bir de benden dinleyin” diyerek seyirciye aktarıyor.
Farklı bir anlatım biçimini deneyen ve toplumsal gerçeklikleri seyirciye aktaran oyuncu Özge Samuk, tek kişilik oyunu için ‘’Morî, bir bayanın hayatı boyunca maruz kalacağı yüzlerce şeye değiniyor. Evlilik baskısı, erkek şiddeti, 80’li yılların faili meçhulleri üzere. Ve aslında Morî, bu gerçeklikleri seyircinin de yüzüne çarpmak istiyor” diyor.
‘MORÎ’Yİ SERGİLEYEBİLMEK İÇİMDE UKDE KALMIŞTI’
Hukuk fakültesi okumasına karşın tiyatroya daima ilgi duyduğunu belirten Özge Samuk, oyunculukla ilgili birinci tecrübelerini şu sözlerle anlatıyor:
“’Dicle Üniversite’si Hukuk fakültesi mezunuyum. Çok küçük yaşlardan beri de tiyatroyla ilgilenip kendimi geliştirmeye çalıştım. Hukuk okurken Dicle Üniversite’si Tiyatro Topluluğu’na dahil oldum. Orada eğitim almaya başladım ve bir mühlet sonra eğitmenlik de yaptım. Üniversiteden mezun olduktan sonra da tiyatroya devam ettim.”
“Morî”nin muharriri Serdar Turan’ın doktor olduğunu belirten Samuk, “Serdar oyunu yazarken de oyuncu olarak beni düşündü, bunun için Morî benden de bir şeyler barındırıyor. Biz oyuna birinci çalışmaya başladığımızda pandemi ortaya girdi. Sonrasında kendi iş hayatımızın getirdiği şiddetli süreçlerden dolayı oyun uzun bir müddet askıda kaldı. Tüm bunlar olurken Morî, daima içimde bir ukdeydi. Morî tek kişilik bir bayan tiyatrosu ve benim tiyatral açıdan geleceğimdi. Faal avukatlık yapmaya başladıktan sonra yeniden Morî için çabalamaya başladım ve bugün Morî’yi zorluklara karşın sergileyebiliyoruz” tabirlerini kullanıyor.
‘HEM MESLEĞİMİ HEM TİYATROYU EN GÜZEL FORMDA YAPMAYA ÇALIŞIYORUM’
Hem tiyatro oyuncusu hem de avukat olduğu için insanlardan reaksiyon de aldığını lisana getiren Samuk, tiyatro ve hukuk mesleğini tıpkı anda yaparken karşılaştığı zorluklar hakkında şunları söylüyor:
“Ben daha stajyer avukatken sanatla ilgileniyorum diye dışlanan bir avukattım. Daima olarak işimi yapmamı, diğer şeylerle bu kadar uğraşmamam gerektiğini lisana getiriyordu meslektaşlarım ya da etrafımdaki öteki beşerler. Ben hem dans ediyordum hem tiyatro yapıyordum hem avukatlık mesleğime çok kıymet veriyordum. Lakin beşerler için bunların hepsi bir ortada olmamalıydı. Benim için toplumsal açıdan çok zordu tiyatro yapmak. Kabullenilmek ve insanlara bunun yapılabilir bir şey olduğunu anlatmak çok vaktimi aldı. Lakin bunların hepsinin bir ortada olabileceği ‘Morî’ ile mana kazandı bence. Diyarbakır Barosu’nda oynandı ‘Morî’ ve bu benim için gurur verici bir şeydi. Hem mesleğimi hem tiyatroyu en güzel halde yapmaya çalışıyorum ve bu mümkün. Artık de gittiğimiz kentlerde biletler neredeyse tükeniyor ve bu bizim için çok pahalı zira tanınmayan bir grubuz. Bunda Morî’nin öyküsünün tesiri de var bizce. Ayrıyeten ben asla tek başıma değildim, mükemmel bir takım ile çalışıyorum. Sahnede yalnızca beni izliyor olabilirsiniz fakat biz altı kişilik bir grubuz ve hepsinin emekleri çok büyük.’’
‘O SIRADAN ÖYKÜLER HİÇ DE SIRADAN DEĞİL’
Oyuna ismini veren Morî’nin çok sıradan lakin çarpıcı bir öyküsünün olduğunu belirten Samuk, kelamlarını şöyle sürdürüyor:
“Morî sahneye birinci çıktığı anda diyor ki ‘Çok sıradan bir öyküm var ancak rica ediyorum bir de benden dinleyin.’ Her gün gördüğümüz, duyduğumuz, bizler için sıradanlaşan bir kıssaya sahip Morî. Lakin görüp, duyup, şahit olduktan sonra neden, nasıl olduğunu sorgulamadığımız, etken olmadığımızı zannettiğimiz kıssalardan birini anlatıyor. Bu kıssa aile içi şiddet, toplumsal baskı ve erkek şiddetinin bir bayanı ne derecede etkileyebileceğini bizlere tekrar tekrar hatırlatacak. Morî, ‘bir de benden dinleyin’ derken tam olarak bunu kastediyor. İzleyicinin birtakım şeylerin iç yüzünü merak etmesini ve o sıradan öykülerin hiç de sıradan olmadığını fark etmesini sağlayıp bu gerçeklikleri seyircinin de yüzüne çarpmak istiyor.’’
‘MORÎ İÇİMİZDEN, MAHALLEMİZDEN, KONUTUMUZDAN BİRİ’
Babası öldürdüğü için cezaevinde olan bir bayanın trajikomik hayat öyküsünün anlatıldığı bu oyunda seyirci ile oyunun başından sonuna kadar anlatıcı-karakter ekseninde bağlantı kurulduğunu lisana getiren Samuk, kıssayı şöyle aktarıyor:
“Hayatındaki aile kavramının eksikliğine karşın sevincinden vazgeçmeyen Morî, üniversiteyi kazandıktan sonra tekrar memleketi Diyarbakır’a dönünce köyün meczubu Pîrik’ın anlattıklarıyla şoka uğrar. Morî, hayal meyal hatırladığı annesinin aile içi şiddet görmesi sonucu öldüğünü ve tüm köyün bunu bilmesine karşın sessiz kaldığını öğrenince çılgına döner. Ağabeyinin kendisi kadar şanslı olmaması, yurtta büyümesi, en nihayetinde onun da ölmesinin sebebini babası olarak görür. Delirmenin eşiğindeyken bir karar vermesi gerekmektedir. Gerek canlandırma gerekse söz seviyesinde yaşadıklarını aktaran karakter, yaşadığı travmayı anlatırken histeri krizine kapılıp yine yaşar. Morî, yalın sahne yaklaşımıyla anlatı odaklı olup tiyatral ögelerden noksan olmayan yolla sahneleniyor. Yani Morî içimizden, konutumuzdan, mahallemizden biri.”
Özge Samuk, tek kişilik “Morî” oyunu ile 2 Mayıs’ta İstanbul Baba Sahne, 4 Mayıs’ta ise İzmir Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde seyircinin karşısına çıkacak.